Borçka Ziraat Odası Başkanı Tolga İskenderoğlu, “çay üreticisinin gübreyi pahalı aldığını” söyledi.
Türkiye’nin dünyada çay üretiminde önemli bir noktaya sahip olduğunu ifade eden İskenderoğlu, “Çay konusun da dünyada beşinci üreticiyiz tüketim de ise üçüncüyüz. O yüzden kilogram başına, kişi başına üç buçuk kilogram ile bu sıradayız.
Çay üretimi daha çok ekvatora yakın bölgelerde yapılıyor ve buralarda sekiz sürgün çay alınabiliyor. Bizim üreticimiz ve coğrafi koşullarında en fazla dört sürgün çay alabiliyoruz. Çayın çok problemi var öncelikle gübre sorunumuz var. Bu sene üreticimiz gübreyi yüksek fiyatta aldı hem de gübreye ulaşma noktasında problem yaşadı. Tarım Krediler Kooperatifi ile devletimiz üreticiye ulaşmaya, dokunmaya çalıştı orada da yeterli olunmadı. Fiyatlar 2 bin 200 TL’den tonunu 9 bin 12 bin TL’lere kadar çıktı” dedi.
Maliyetler karşısında çay üreticisinin de gelirinin eridiğini ifade eden İskenderoğlu, “Maliyetler yükselebilir konjonktür gereği, piyasa koşulları gereği maliyet yükselebilir ama maliyetlerle orantılı olarak üreticinin de kazancının yükselmesi lazım ki üretici burada ezilmesin. Fındıkta olduğu gibi bütün ürünlerde, tarım ürünlerinde üreticinin kazanması lazım üreticinin kazanmadığı, ezildiği asgari düzeyde yani boğaz tokluğuna tarım yaptığı bir yerde başarı sağlayamazsınız. Aslında üretenlerin ülkemizde, dünya da bu böyledir refah seviyesi yüksektir ama bizim ülkemizde tam tersidir. Toplumun en çok çalışan en çok ter döken en çok ezilen ama en az kazanan kesimidir. Eğer insanlarımızı köylerimizde tutmak istiyorsak, kalkınmanın üretimden geçtiğine inanıyorsak ki buna şüphe yok bunu köylerden başladığının bilincinde olarak üreticinin hak ettiğini kazandığı bir sistemin biran önce oluşturulması lazım” diye konuştu.
Çay üretiminde çok avantajlı bir konuma sahip olduğuna değinen İskenderoğlu,“160’a yakın hastalıkla dünyanın birçok ülkesi mücadele ediyor. Bunun ile ilgili pestisit kullanılıyor hastalıkları önlemek için bizde ise sadece kimyasal kısmi gübre olarak yani verim amaçlı kullanılıyor. Biz hastalıklarla, zararlılarla mücadele için pestisit kullanmıyoruz. Bunun da sebebi çayın üstünde kar beklediği için, hastalıklarla mücadele için herhangi bir pestisit kullanmıyoruz. Bu aslında bizi çayda, dünya piyasasında çok ciddi bir rekabet konusunda pozitif şekilde ayırıyor. Çaykur bizim gözbebeğimiz her yıl Çaykur’un özelleştirilmesi ile ilgili dedikodular çıkıyor. Buna üreticiler olarak da STK’lar olarak da son derece karşıyız. Çaykur devletin malı ve öylede kalmalı. Üreticinin malı olarak kalmalı ve üreticiyi destekliyor Çaykur. Dışardan kaçak çayın gelişi önlenmeli, yeni ekim alanlarının açılması lazım buna izin verilmesi lazım. Çay üretimimizin arttırılması lazım. Dünyada organik çay üretebilecek en avantajlı ülkeyiz. Organik çayın uygulama mecrası var, koşulları var siz ben yaptım ile doğaya müdahale edemezsiniz. Doğa kendi mecrasında ne yaparsanız yapın kendi koşullarında ürünü yetiştirir. Organik çayın mikro havzaların kapatılarak organik dünya pazarındaki organik üretim standartların uygulanması ile yapılması lazım. Bizim coğrafyamız buna çok uygun en başında pestisit kullanmadığımızdan kaynaklı artı olarak coğrafyamız asi bir coğrafya olduğu için kapalı havza uygulamasına uygun çok alanımız var” şeklinde konuştu. – Bülent Atasert